boşanmada mal paylaşımı

Boşanmada Mal Paylaşımı

Boşanmada mal paylaşımı, evlilik sırasında elde edilen maddi varlıkların boşanma sırasında nasıl bölüneceğini belirleyen bir süreçtir. Bu süreç, çiftlerin anlaşmalı boşanmalarında da, davaların çekişmeli geçtiği durumlarda da uygulanabilir.

Mal Paylaşımı

Mal paylaşımı, mal rejimi sözleşmesine göre belirlenebilir veya yasal olarak belirlenen hükümlere göre gerçekleştirilebilir. Türkiye’de, mal paylaşımı genellikle kanuni mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi üzerinden yapılır.

Edinilmiş mallara katılma rejimine göre, çiftlerin evlilik sırasında elde ettikleri tüm mallar eşit olarak paylaşılır. Bu nedenle, mal paylaşımı sırasında, çiftlerin evlilik birliği sırasında edinmiş oldukları mal varlıkları (ev, araba, para, yatırım, şirket hisseleri vb.) bir araya getirilir ve eşit olarak bölüştürülür.

Ancak, çiftlerin mal paylaşımı sırasında dikkat etmeleri gereken bazı hususlar da vardır. Örneğin, bir malın kimin adına kayıtlı olduğu, mal paylaşımına konu edilmek istenen varlığın hangi suretle elde edildiği veya malın ne zaman elde edildiği gibi faktörler, mal paylaşımı sırasında dikkate alınır. Tarafların bu hususlar üzerinde anlaşmaya varamadıkları durumlarda, mahkeme süreci devreye girer.

Mal paylaşımı süreci oldukça karmaşık bir süreç olabilir ve bu nedenle, çiftlerin bir avukattan yardım almaları tavsiye edilir.

Türk Hukukunda Kabul Edilen Mal Rejimleri Nelerdir ?

Türk Medeni Kanunu‘na göre, evlilik bir mal rejimi kurar ve bu mal rejimi evlenen eşler arasında belirli bir mala sahip olma ilişkisi yaratır. Türk Medeni Kanunu’na göre kabul edilen mal rejimleri şunlardır:

  1. Paylaşmalı Mal Rejimi: Türk Medeni Kanunu’nun temel mal rejimi paylaşmalı mal rejimidir. Bu rejime göre, evlilik sırasında edinilen tüm mallar, eşler arasında eşit olarak paylaşılır. Bu paylaşım, boşanma veya ölüm halinde gerçekleşir.
  2. Mal Ayrılığı Rejimi: Mal ayrılığı rejiminde, evlilik sırasında edinilen tüm malların ayrı ayrı sahibi olunur. Bu nedenle, evlilik sırasında her eşin kendi mal varlığı korunur ve bu mallar boşanma veya ölüm halinde ayrı ayrı mirasçılara geçer.
  3. Katılma Alacaklısı Mal Rejimi: Katılma alacaklısı mal rejimi, paylaşmalı mal rejimine benzer. Ancak, bu rejimde eşler, evlilik süresince ayrı ayrı mülk edinirler ve boşanma veya ölüm halinde, evlilik süresince elde edilen malların birbirine katılması ve bu katılma sonucu elde edilen değerin yarısı eşler arasında paylaşılır.
  4. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi: Bu mal rejimine göre, evlilik sırasında edinilen tüm mallar, eşler arasında eşit olarak paylaşılır. Ancak, evlilik dışında edinilen mallar ve özel kanunlara göre bu kapsam dışında bırakılan malvarlıkları bu rejim kapsamı dışında kalır.
    Hangi mal rejiminin uygulanacağı, evlenen eşlerin kendi aralarında yaptıkları sözleşme veya evlilik sırasında kaydedilen beyanlarına göre belirlenir. Bu nedenle, evlilik öncesinde bir avukat veya uzman bir danışmandan yardım alarak, hangi mal rejiminin evlilik için uygun olduğuna karar vermek önerilir.

Eşler Tarafından Herhangi Bir Mal Rejimi Seçilmediyse (Veya Evlilik Sözleşmesi Yapılmadıysa) Ne Olur?

Eşler evlenmeden önce mal rejimi sözleşmesi, evlilik sözleşmesi, yapmamışlar ise bu durumda evlenme tarihinden itibaren, yukarıda anlatılan eşler arasında edinilmiş mallara katılmak rejimi geçerli olacaktır.

Evlilik sözleşmesi ile ilgili detaylı bilgiye daha önce yazmış olduğumuz evlilik sözleşmesi makalesi üzerinden erişebilirsiniz.

Boşanmada Hangi Mallar Paylaşılmaz?

Boşanma davalarında paylaşılmayan mallar, Türk Medeni Kanunu’nun 236. maddesi uyarınca belirlenmiştir. Bu maddede, “Kişisel mallar” ve “sorumluluk gerektiren mallar” olarak adlandırılan iki tür mal belirtilir. Bu konuda bir boşanma avukatı ile yolunuza devam etmeniz yararınıza olacaktır.

  1. Kişisel Mallar: Kişisel mallar, evlilik sırasında bir eşin kullanımına özel olarak ayrılmış veya kazanılmış olan mallardır. Bu mallar, diğer eşin hak talep etme hakkı olmadan sadece sahibi tarafından kullanılabilir. Kişisel mallara örnek olarak; kişisel giyim eşyaları, takılar, hobi araçları, kişisel arşivler ve benzeri eşyalar verilebilir.
  2. Sorumluluk Gerektiren Mallar: Bu tür mallar, önceden belirlenmiş bir borcu karşılamak amacıyla temin edilen mallardır. Örneğin, bir eşin kendi işi için kredi aldığı bir araç, kendi işinin finansmanı için aldığı malzemeler gibi mallar bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak, bu malların paylaşılmaması için diğer eşin bu borçları üstlenmemiş olması gerekmektedir.
    Bu iki tür mal dışında, genel olarak boşanma davalarında evlilik sırasında elde edilmiş tüm mallar eşit olarak paylaşılır. Ancak, bu paylaşım süreci karmaşık olabileceğinden, çiftlerin bir avukattan veya uzman bir danışmandan yardım almaları önerilir.

Kişisel Mal Olarak Kabul Edilen Mallar Nelerdir?

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 220. Maddesi uyarınca kişisel mal olarak kabul edilen varlıklar 4 madde halinde sıralanmıştır. Bunlar;

  1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
  2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  3. Manevî tazminat alacakları,
  4. Kişisel mallar yerine geçen değerler
    Kanun maddesi bu şekilde olmakla birlikte, kanun maddelerinin Mahkemedeki somut olaya uygulanması Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmektedir. Bu nedenle, bir avukat aracılığıyla mal paylaşımı ve boşanma davasını takip etmeniz, olası hak kayıpları yaşamanızın önüne geçecektir.

Bu konu ile ilgili olabilecek bir başka konu ise yurtdışında boşanmış çiftlerin kararlarının Türk Mahkemelerinde tanınmasıdır. Bu konuda yazmış olduğumuz tanıma ve tenfiz davası başlıklı makalemizi de okuyabilirsiniz.

Boşanma Davasında Ziynet Eşyalarının Durumu

Boşanma davalarında, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri ve Yargıtay uygulamaları çerçevesinde “kişisel mallar” olarak nitelendirilen ziynet eşyalarının durumu özel olarak düzenlenmiştir.

Ziynet eşyaları, özellikle kadınların evlilik sırasında edindikleri takı, mücevher, kolye, bilezik gibi değerli eşyalardır. Bu eşyalar, ilgili hükümler uyarınca, kadınların kişisel malı olarak kabul edilir ve paylaşım dışı bırakılır. Ancak, ziynet eşyalarının değeri yüksek olduğu takdirde, değerleri paylaşım sırasında dikkate alınabilir.

Ziynet eşyaları, genellikle boşanma davası sırasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların en önemli konularından biridir. Bu nedenle, çiftlerin ziynet eşyalarının durumunu boşanma öncesinde belirleyen bir sözleşme yapmaları önerilir. Böylece, boşanma davası sırasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar önceden çözülmüş olur.

Boşanmada Mal Paylaşımı Davasını Nasıl Açabilirim?

Boşanma davası sırasında mal paylaşımı yapılabilmesi için, öncelikle evlilik sırasında elde edilen tüm mal varlığınızı belirlemeniz gerekir. Bu, evlilik sırasında edinilen taşınmazlar, araçlar, banka hesapları, yatırımlar, şirketler ve diğer mal varlıklarınızı içerebilir.

Mal paylaşımı davası açmak için bir dava dilekçesi hazırlamanız gerekir. Dava dilekçesi, avukatınız tarafından hazırlanabilir ve içinde dava nedenlerinizi, taleplerinizi ve delillerinizi belirtebilirsiniz.
Dava dilekçesi hazırlandıktan sonra, mahkemeye başvurmanız gerekir. Başvurunuz, yerleşim yerinizdeki Aile Mahkemesine yapılabilir.

Boşanma davası sırasında mal paylaşımı talep etmek oldukça hassas bir süreçtir. Bu nedenle, bir avukattan yardım almanız önerilir. Uzman avukat ekibimiz , size hukuki danışmanlık sağlayabilir ve davayı açmak ve süreci takip etmek noktasında için gereken belgeleri hazırlayıp, herhangi bir hak kaybına sebebiyet vermeden, tüm hukuki süreci sizin adınıza yönetebilir.

Konu İle İlgili Yargıtay Kararları

YARGITAY 2. Hukuk Dairesi
2022/7711 E. , 2022/7458 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Ziynet ve Çeyiz Alacağı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından kabul edilen ziynet alacağı davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu durumda ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkeğe verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının kanıtlanması halinde erkek almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK m. 6, 6100 s. HMK m. 190/1).


Davacı kadın dava dilekçesinde; davalı ile 28.07.2017 tarihinde resmi nikahlarının kıyıldığını, düğünlerinin olduğu 31.07.2017 tarihinde ise aralarında çeyiz senedi imzalandığını, bu çeyiz senedinde yazılı olan “25’er gramlık 12 adet bilezik, 1 adet ortası yarımlık kolye, 3 adet altın yüzük ve 1 adet set (küpe + saat) takımından” oluşan ziynet eşyalarının davalı tarafından teslim alındığını, davalının 12 adet bileziği baskıyla bozdurduğunu ve kendi adına banka hesabına yatırdığını, daha sonra davalının yurt dışına çalışmaya gittiğini, aralarında geçimsizlik başladığını, davalının telefonda kendisine “istemiyorsan evimden git” demesi üzerine evden ayrılmak zorunda kaldığını, evden ayrılırken “1 adet ortası yarımlık kolyesini, 3 adet altın yüzüğünü ve 1 adet set takımının” evde kaldığını ve alamadığını iddia ederek çeyiz senedinde yer alan ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelinin tahsilini talep etmiş, davalı erkek ise cevabında; kendisinin yurtdışında olduğunu, ziynetlerin davacıda kaldığını, evden ayrılırken ziynetleri davacının götürmüş olabileceğini, ziynetlerin uhdesinde olmadığını, yurtdışından davacıya baskı yapmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davacının bilezikleri bozdurduğunu ikrar ettiğini ancak kendi hesabında böyle bir para bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.

Davacı kadın sunduğu çeyiz senedi ile ziynetlerin davalı tarafa 31.07.2017 tarihinde teslim edildiğini ispatlamış ise de sonrasında davalının yurt dışına çalışmaya gittiğini ve senette yazılı ziynetlerden “1 adet ortası yarımlık kolye, 3 adet altın yüzük ve 1 adet set (küpe + saat) takımının” kendi yedinde kaldığını beyan ederek bu ziynetler yönünden ispat yükünü tekrar üzerine almıştır. Dinlenen davacı tanıklarının bir kısmı kadının son olayda üzerinde nikah yüzüğü hariç ziynet eşyası olmadığını beyan ederken bir kısmı ise nikah yüzüğü dahil hiç bir ziynet eşyasının olmadığını beyan etmişlerdir. Davalı erkeğin tanıkları ise davacı kadının henüz taraflar arasında telefon üzerinden tartışma olayı gerçekleşmeden önce kadının kız kardeşinin yanına ziyaret amaçlı olarak iki bavul ve bir sırt çantası ile evden ayrıldığını, daha sonra geldiğinde ise diğer eşyalarını da minibüsle götürdüğünü beyan etmişlerdir. Asıl olan tanıkların doğruyu söylediğidir. Davacı kadın, davalı tanıkları ile arasında husumet bulunduğunu iddia etmiş ise de bunu kanıtlayamamıştır.

Hal böyle olunca toplanan delillerden ve dinlenen tanık beyanlarından; davacı kadın, düğünde kendisine takılan ve kendisinin yedinde bulunan “1 adet ortası yarımlık kolye, 3 adet altın yüzük ve 1 adet set (küpe + saat) takımını” götürmesine engel olunduğunu, bu ziynet eşyalarının evde kaldığını ispat edememiştir. Davacı kadın dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmamıştır.

Davacı kadın tarafından talep edilen ve çeyiz senedinde yazılı olan ve düğün sonrası erkeğe teslim edildiği sabit olan “25’er gramlık 12 adet bileziğin” ise bozdurulduğu yönündeki kadının iddiası karşısında davalı erkek, bu ziynetlerin bozdurulduğunu tevilli olarak ikrar etmekle birlikte kendi hesabında böyle bir para olmadığını savunmuştur. Davalı erkek kendisine senetle teslim edilen bu ziynetlerin iade edilmemek üzere kendisine verildiğini veya kadının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığını ispatlamadıkça bu ziynetleri davacı kadına iadeyle yükümlüdür. Dosya kapsamından, çeyiz senedinde dava konusu ziynetlerden 12 adet bileziğin değerinin 45.000,00 TL. olarak gösterildiği, davalı erkek adına evlilik tarihinden bir ay sonra açılan ve yaklaşık 100.000,00 TL bakiyeli banka hesabından 30.07.2018 tarihinde davacı kadın tarafından 40.000,00 TL. tutarında bir meblağın çekildiği, daha sonra yine davacı kadın tarafından 01.10.2018 tarihinde 40.137,19 TL. olarak bu çekilen tutarın tekrar erkeğin hesabına yatırıldığı, bu tutarın davacı kadın tarafından bozdurulan bileziklerin bedeli olduğu iddia edilirken davalı erkek tarafından ise babasına ait para olduğunun savunulduğu, taraf ve tanık beyanları ile hayatın olağan akışına göre bu bedelin bozdurulan bileziklerin bedeli olduğu, hal böyle olunca çeyiz senedinde yazılı 12 adet bileziğin davalı erkek tarafından teslim alındığı ve bozdurulduğu, bu ziynetlerin kadına iade edilmediği, bu ziynetler yönünden davanın ispatlandığı anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece, erkek tarafından çeyiz senedi ile teslim alınan, bozdurulan ve kadına tekrar iade edilmediği davacı kadın tarafından ispatlanan “25’er gramlık 12 adet bilezik” yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilecek yerde yazılı olduğu şekilde talebin tümü yönünden kabul kararı verilmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 27.09.2022

YARGITAY 2. Hukuk Dairesi
2022/5015 E. , 2022/7761 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından birleşen dava yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 05.10.2022 günü temyiz eden davalı-davacı … vekili Av. … ile karşı taraf davacı-davalı … vekili Av. …geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:


1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine, davacı-davalının 05.10.2016 tarihli dilekçesinin talep miktarını açıklama dilekçesi niteliğinde olmasına göre, davalı-davacı erkeğin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı-davacının tasfiyeye konu 1266 ada 24 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince;

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.

Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.

Somut olayda, mahkemece davacının 1266 ada 24 parsel sayılı taşınmazın edinilmesine çalışarak elde ettiği gelirle katkısı olduğu kabul edilerek işbu taşınmaz yönünden katkı payı alacağına karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre taşınmazın evlilik birliği içinde 24.03.1994 tarihinde davalı-davacının erkek adına satın alındığı, davacı-davalı kadının taşınmaz satın alındıktan sonra 07.07.1994 tarihinde çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, davacı-davalının kadının taşınmaz alındığı tarihte gelir getiren bir işte çalışmadığından katkısını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 05.10.2022

YARGITAY 2. Hukuk Dairesi
2022/4273 E. , 2022/7054 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kadının kabul edilen davası, kendi davasının reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep edenin boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin belirlenmesi gerekir(TMK m. 175/1). Davalı-karşı davacı kadının dosya içerisinde bulunan TAKBİS malvarlığı sorgu evrakına göre, Aydın ilinde yaklaşık 15 dönüm incir bahçesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece gerektiğinde mahallinde keşif yapılmak suretiyle davalı-karşı davacı kadının mal varlığına yönelik sosyal ve ekonomik durum araştırması yapılarak, üzerine kayıtlı olan taşınmazların hisseli olup olmadığı, taşınmazların değeri ve taşınmazlardan elde ettiği kira veya mahsul gelirinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, taşınmazların değerinin ve gelirinin bulunması halinde gelirinin kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde olup olmadığı belirlenerek sonuca göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, oy birliğiyle karar verildi.

Sonuç

Bek Partners Ankara merkezli ve Çankaya avukat olarak hizmet veren hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti veren hukuk bürosudur. Büromuz hukuki sorunlar ile bunların en güncel çözümleri konusunda yüksek düzeyde bilgi ve beceriye sahip kalifiye uzman ve avukatları bünyesinde barındırmaktadır. Aile ve Boşanma davalarında Ankara boşanma avukatı olarak uzman ve deneyimli kadromuz ile hizmet vermekteyiz.  Twitter hesabımızı takip ederek güncel makalelerimizden haberdar olabilirsiniz.